Vodafone Turkiye sirketinde Senior Specialist olarak gorev yapmakta olan Murat Türk, kendinden şu şekilde bahsediyor:
Şu anki pozisyonumdan önce takim liderliği ve birim yöneticiliği (Supervisor) pozisyonlarında yaklaşık 6 yıl yöneticilik tecrübelerini buyuk bir keyifle icra ettim.
İnsanlara değer vererek kişilere önemli olduklarını hissettirmenin çok da zor olmadığını düşünüyor, ve ilerde yayınlamayı tasarladığı yazılarından birini sizlerin beğenisine sunuyor…
Sevgili Murat, dilerim güzel yüreğinin ışığı hiç sönmez ve yazı yazmaktan hiç vazgeçmezsin…
Sahip olduğumuz ağacın en sağlam yeri kökü olmalıdır.Kökleri sahip olduğumuz sorumluluklara da benzetmemiz yanlış olmayacaktır.Sorumluluklarımızın ne kadar farkında olursak,köklerimiz de o kadar toprağa sıkı sıkı sarılacaktır.
Sorumluluklar kişilerin ve ekiplerin değerleri ile de ilgilidir.Değer yargıları olan ve bunu ekibin, şirketin değer yargılarıyla örtüştüren kişiler mutlu ve huzurlu çalışanlar olarak diğer kişilerden ve ekiplerden rahatlıkla ayrılacaklardır.
Biraz da bu değer yargılarımızdan ve fark oluşturacağına inandığım konulardan bahsetmenin faydalı olacağına inanıyorum.
Sorumluluklarımızı 5 ana başlık altında değerlendirebiliriz.
İnanç=Güven=Sadakat=Tutku=Etkili iletişim=Verim
Bu sorumluluklara sahip olan bireyler ile çalışmak hem kişiyi,hem ekibi hem de birimin gelişmesini sağlayacaktır.Sorumlulukları ve hedefleri net olan birimlerin, sorumlu çalışanlar ile geliştiği gerçeği unutulmamalıdır.
Kişinin kendisini tanıyarak potansiyeli kapsamında yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya odaklanması ve bu inanca sahip olabilmesi,sahip olduğumuz sorumlulukların getirilerindendir.
Temelde inanç faktörü yani başarıya giden yolda kişinin kendisine ve hedeflere olan inancı,başarı yapıtaşlarının en önemli maddesini oluşturmaktadır. Yaptığı işi beğenerek, isteyerek icra etmek kaliteyi, kalite de hedefe giden yolda engellerin aşılması anlamına gelmektedir.
İnancımızı ve hedeflerimizi ekibe tutkulu bir şekilde aktarabilmek için ilk önce kişinin kendisine ve hedeflere inanması gereklidir.İnanırken,iyiyi ve olumluyu düşünmek iş kalitesini ve başarıyı perçinleyecektir.Aynı zamanda iyi ve olumlu bakış açısının bulaşıcı olduğunu bilerek Tepe’den en alt pozisyondaki çalışana kadar bu bilinci aşılamak gereklidir.
Elinden gelenin en iyisini yapmak varken sadece bekleneni yapmak ,çorbaya bir tutam tuz koymamak kişiyi zamanla sıradanlaşmaya götürecektir.Sıradan olan bir çalışan ise yaptığı işte mutluluğu bulamayacaktır. Umudu olmayan çalışanın tecrübesi,umutlu bir amatörün heyecanına göre önem arz etmeyecektir.
Olumsuz düşünceler ve aynı inanca sahip olmayan çalışanlar ise verimin düşmesine neden olmaktadır bu da kaliteyi olumsuz etkilemektedir.
Verimin olduğu yerde ürünü elde etmek zaman almaz fakat verim almaya giden yolda çalışmadan,inanmadan ve güvenmeden iyi ürünler elde edilemez.
Güven inşa edebilmek için insan ilişkilerinin ve iletişimin çok önemli olduğu unutulmamalıdır.Kaliteli iletişim için çalışana kaliteli zamanı ayırmalı,empati kurulmalı ve iyi bir dinleyici olunmalıdır. iletişim sayesinde insanlar kendilerine değer verildiğini hissederler fakat kurulan iletişimin samimi ve sağlam olabilmesi için de kişilerin birbirlerine güven duymaları çok önemlidir.İletişimin güçlü olması için duygu ve düşüncelerimizin tam anlamıyla ifade edilmesi ve samimiyetin müşterek bir payda olduğu da kesinlikle unutulmamalıdır.
Sorumluluklarımız yani ağacımıza bağlı köklerimiz ne kadar güçlü ve derinde olursa kendimizi mutlu ve huzurlu hissederiz.Bu da bizim her türlü iklimde ayakta kalabilmemizi sağlayacaktır.
Saygılarımla.
Murat TURK