(DESTUL Romence, “yeter,yeterli “anlamına geliyor. Kadına karşı şiddete yönelik bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında yer alan fotoğrafın sahibi COŞKUN FIRAT'a teşekkürler.)
08 Mart 1857…
ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Polis, grevi engellemek için işçilere baskı uygulayarak fabrikaya kilitledi ve çıkan yangında herkes sağa sola koşturmaya başladı. Ancak kurulan barikatlar aşılamadı ve kaçamayan tam 129 kadın işçi can verdi…
VE BUGÜNÜN ANISINA, ÖLEN KADINLARI HATIRLAMAK İÇİN 08 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ İLAN EDİLDİ! (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı-1910)
ÖLEN, TECAVÜZE UĞRAYAN, DÖVÜLEN, EZİYET EDİLEN, KÖLELEŞTİRİLEN, AŞAĞILANAN kadınlarımızı temsilen; 129 kişinin can verdiğini hatırlayacağımız, anacağımız bir gün 08 Mart… Yani hediyeyle, yemekle, alkışla, türküyle eğleneceğimiz, bir kutlama aracı değil… Bugün; kadınlarımızın emeklerini, mücadelelerini, çocukları ve aileleri için fedakarlıklarını, kendilerini toplumda saydırmaya çalışmalarını, iş kadını kimliklerini, başarılarını, acılarını, yaşadıkları adil olmayan ölümlerini, çocuk yaşta bellerinde kırmızı kurdeleyle solan hayatlarını konuşmalıyız. Hemde toplumsal bir bilinçle, çözüm sunarak… Sanırım, çiçekten öte, en güzel hediye bu olacaktır.
Bir eşin: Çocuğuma, yuvama emeğin çok, en zor günümde yanımdasın. Sen benim baş tacımsın.
Bir babanın: Kızım hayatta her alanda, seni destekliyorum, ne zaman ihtiyaç duyarsan yanındayım. Sen de yapabilirsin. Sen de başarılı olabilirsin.
Bir sevgilinin: Seni önemsiyorum ve hayatımda seninle bir çok şeyi paylaşmak istiyorum. Senin isteklerine değer veriyorum.
Bir iş yeri sahibinin/müdürün: Doğum senin kutsal görevin.Elbette döndüğünde yerinde başkası oturmayacak çünkü bu iş yerini ne kadar sahiplendiğini nasıl canla başla çalıştığını biliyorum. Duygusal olabilirsin, bu senin ne kadar insan olduğunu gösterir. Sende diğerleri gibi, zekanla, azminle bir çok profesyonel başarıya imza atabilirsin.
dediğini düşünebiliyor musunuz? Aslında olması gereken bu cümleler ne kadar da lüks geliyor öyle değil mi? Maalesef bu yazıyı okurken bile bir çok kişinin konuyu istediği yere çekeceğini "ama kadınlar da" diye başlayarak bir çok şey söyleyebileceğini biliyorum. Saygı duyarım. Konunun dağılmasından öte, ben sadece İNSANA YAKIŞIR ŞEYLER YAŞANMASINI isteyebilirim. Bu karede yer alan kişilerin cinsiyetlerinden, önce insan olduğunu hatırlamamızı… Şiddetin cinsiyet ayırt etmeksizin insana ait bir şey olmadığını söyleyebilirim…
Bugün bütün kadınlarımızı saygıyla anıyoruz…
İyi dövüldünüz,
Tecavüz edildiniz,
Baskı altında, yaşam mücadelesi verdiniz,
Siz doğurdunuz, büyüdü ve sizin canınızı yaktı. Olmadı bir benzerinizin hayatını kararttı.
Ve güzel öldünüz, ölmeye devam ediyorsunuz…
Bugün 08 Mart sizin gününüz. Sizi "KUTLARIZ"
(İnsan olmaktan hiç vazgeçmeyen ve şiddete karşı olan, toplumsal görevlerinin bilincinde olan herkese -kadın ve erkeklere- teşekkür ederiz.)
Saygı Günenç
08 Mart 2014-2015-2016
"paylaşmak ayrıcalıktır"
KUVAYI MİLLİYE DESTANIv
YEDİNCİ BAP
922 AĞUSTOS AYI
ve
KADINLARIMIZ
Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmiyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar,
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizliyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
Sevgili dostum,
Bugüne dair böyle bir yazıyı okumak, bu günün anlamının unutulmayacağını göstermesi açısından umut verici. Bugün özellikle kadınların, tarih boyunca yaşadıklarını gözden geçirmesi, bu çağda sahip olduğu ve insanca yaşama “nispeten” biraz daha yaklaştıran haklarının bilincine varması, bu hakları geliştirmesi, ilerletmesi açısından önemlidir. Yazında da belirttiğin gibi, bugün bir yeme – içme – eğlenme günü değil. Aksine hüzünlü bir gururla, bu haklar için mücadele eden ve kimi yangınlarda ölen, kimi işkencelerle öldürülen kadın/erkek tüm onurlu insanları anma günüdür. Yaşama dair bu mücadeleyi küçük bir adım dahi olsa kendi yaşantısında ilerleterek bu onurdan pay almalıdır. Tarihin hiç bir sahnesinde haklar verilmemiş, alınmıştır. En doğal haklar için dahi mücadele etmek gerekmiştir. Bu mücadele babadan, abiden ve hatta düşünceleri erkek egemen zihniyeti ile kirletilmiş anneden başlıyor. Büyüdükçe mücadele alanı genişliyor ve malesef erkekler kadar bu zihniyeti kabullenmiş kadınlarla da mücadele etmek gerekiyor. Sıfatı ne olursa olsun, kendini hiç bir erkeğin merhametine bırakmadan dik duran ve bu dik duruş için yaşam enerjilerinin çoğunu harcayan kadınlar bu hakları ilerletecek ve devamlılığını sağlayacaktır. Tarihin bir noktasında, tüm insanlığın, bu yaşanılanları, “kadınların insan olup olmadığının” tartışıldığı ortaçağ karanlığı gibi görmesini ve lanetlemesini umut ediyorum. En az, erkekler kadar bu yaşamda hakları olduğunun farkında olan ve olmayan tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Saygı Hanım,
Ne güzel dile getirmişsiniz.Keşke herkes bunu anlayabilse keşke bizler artık ezilmesek,keşke bizler artık öldürülmesek…ama yok insanlığın bittiği yerdeyiz.Umarım insanlar bu yazıyı okurken aynı zamanda düşünürler…
İyi ki varsınız
Saygı Hanım gerçekten söyleyecek hiçbir söz bulamıyorum. O kadar güzel anlatmışsınız ki bize söyleyecek bir şey kalmamış. 8 Mart, dünyada kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemlerini dile getirdikleri gündür. Kadınlarımızın bu anlamlı gününü yürekten kutluyorum.