Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesine, son derece görkemli bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın beş yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka dönemindeyken dağda bir deprem meydana gelmiş. Kartalın yuvasındaki beş yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşmüş. Dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe kadar ulaşmış. Bu çiftlik bir tavuk çiftliğiymiş. Çiftlikteki tavuklar kendi yumurtlarına pek benzemeyen bu değişik ve biraz da büyük yumurtayı, içgüyle sahiplenmek istemişler. Yaşlı bir tavuk yumurtayı koruması altına almış ve öteki yumurtalardan çıkacak yavrular gibi bu yumurtadan çıkacak canlıyı da eşit şartlarda büyütmeye karar vermiş.
Aradan zaman geçmiş. Kartal yavrusunun dünyaya gelme vakti gelmiş. Kabuğu kırmış ve gözlerini açmış. Her tarafta ona şaşkın şaşkın bakan tavuklar varmış. İçgüdüsel olarak, herkesi ailesi ve arkadaşı sanmış. Yani kendisinin de bir tavuk olduğuna inanmış. Ve onlar gibi davranarak, büyümeye başlamış. Üstelik sadece o kendini tavuk gibi görmekle kalmıyormuş, çiftlikteki tüm tavuklar da onu kendilerinden sayıyor ve ona bir tavukmuş gibi davranıyorlarmış. Kartal zaman zaman içinden, “Ben çevremdeki tavuklara pek benzemiyorum…Acaba ben kimim? diye geçiriyor ama bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa o da bir tavukmuş ve tavuk olduğunu bilmeli, kabul etmeliymiş.
Bir gün çiftlikteki öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken gökyüzünde kartalların özgürce uçtuklarını görmüş.
Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşuveren coşkuyla haykırmış:
‘Aman Allahım, ne kadar güzel uçuyorlar!’ demiş. Ben de onlar gibi uçmak istiyorum…
‘Tavuklar onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler.
‘Sen bir tavuksun,’demişler. ‘Ve şunu asla aklından çıkarma: Tavuklar, kartallar gibi uçamaz.‘
Küçük kartal hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartalları görmek için heyecanla bekliyormuş. Bir kartal gördüğünde ise çiftlikteki öteki tavukları unutuyor, gökteki kartal gözden kayboluncaya dek büyük bir hayranlık ve özlemle onu izliyormuş.Sonra da tüm hayranlığını ve özlemini, kartal gördüğü her zaman yaptığı gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş:
‘Ah Tanrım, ne olur ben de onlar gibi uçabilsem!… Ben de onlar gibi özgürce kanat açabilsem göklerde.’
O böyle konuştukça, çevresindeki tüm tavuklar da her zaman söylediklerini bir kez daha yineliyorlarmış:
‘Vazgeç bu düşlerinden…Sen bir tavuksun ve hep tavuk olarak kalacaksın…’
Aradan uzunca bir zaman geçmiş. Küçük kartal, çevresindeki tavukların her gün birkaç kez yineledikleri bu sözlerinden sürekli etkileniyormuş. Öylesine etkilenmiş ki; sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat açmak düşünden vazgeçmiş ve yaşamını bir tavuk gibi sürdürmeyi kabul etmiş. Ve ömrü boyunca bu böyle devam etmiş. Son nefesini verdiği gün, kendisini hala tavuk sanıyormuş…
Kaynak:Bilinmiyor (alıntıdır)
İnsanoğlu Bulunduğu ortama hep adapte olmak zorunda kalmıştır.Ancak ben Kartal olduğumu düşünüyorum.
Bakış açınız çok güzel İsmail Bey.
Güzel günler dilerim.
Biz ne olmak istediğimize karar veremezsek çevremizdekiler ne derse o olmaya çalışırız. Kendimizi iyi tanımalıyız. Çevre baskısı ile hayallerimizden vazgeçmemeliyiz.
Hayallerimizden asla vazgeçmemeliyiz! Sihirli cümleyi kullandınız.
Katkılarınız için teşekkür ederim Nermin Hanım.
Kartal mısınız? Yoksa tavuk mu? Yazınızdaki paragraf başları içeriden olmalıydı.
Katkınız için çok teşekkür ederim. Blog yazı formatı gereği paragraf başı yapamıyorum. Ancak kısa sürede bir yenileme gerçekleşecektir. Sanırım o zaman uygulayabilirim.
İlginiz, katkınız tekrar teşekkür ederim.
Sevgili Saygı Günenç;
Şu yan taraftaki mavi kuş ne kadar sevimli öyle değil mi?? Kartal hep yükseklerde uçar sürekli göremezsin,sevgi besleyemezsin Ona,sadece uzaklarda,yükseklerde uçar Kartal..Ama O yandaki mavi serçeyi her an yanında,karşında,elini uzatsan o kadar yakındır sana..belki O serçe kendisini sevmene izin vermez…ama sana dönüp de baktığı zaman ne sevimli olduğunu görürsün…Bence sana sevgi veren,sana hayatı sevmeyi öğreten her güzel şey Kartal olsa gerek..Hayata sadece İŞ ve İŞVEREN konumunda bakmamalıyız…Kalbi ,ruhu güzel olan insan olalım..Şu da bilinmeli;bazı Kartal gibi görünen insanlar vardır,hani kendini kartal sananlar…Ya sadece kendiniz için Kartal’sanız ne olacak şimdi…Ben şu sağ taraftaki serçeyi Kartal olarak kabul etmek istiyorum..
Sevgiler..
Merhaba Cem Bey,
Öyle güzel sözler yazmışsınız ki; üzerine bir şey söylemek doğru olmayacaktır.
Farklı bakış açınız ve sözleriniz için teşekkürler.
bu hikaye bana biraz “bilmem” nelerin yanında büyümüş fakat “bilmem” ne yeteneği olan bir canlının özünü gördüğünde hayran olup onlar gibi arzulaması fakat onu büyüten ve eğiten yuvada gördüğü saygı ve sevginin doğurduğu inanç ve itaat ile buna kalkışabileceği halde kalkışmamasını anlatıyor… insan oğlu ilginç tavuk diye aşağılayıp durur birbirini, sonra yumurta ile büyütür yavrularını… kartallara ulaşamadığı için hayran hayran izler eğer yaralı bir kartal görsün korka korka ezer kafasını… ben cem e katılıyorum bu açıdan… kartalı yılanı fareyi temizlediği ovalarda koruyacaksın, tavuğu horozu sağlıklı nesillerin için, mavi serçeyi de böceklenmesini engellediği metropollerin, kahve köşelerinde birilerini özleyen çocukların, sevdalıların azıcık acısından aldığı için mesela… Bütünüyle sevip, sayabileceğim ki şu hayatı ve canları… sonra mavi kuşlar sevdiğimden haberler getirsin, kartallar zehrimin panzehiri yılanları atsın yukarıdan ve anka kuşuları bir ömürdür beklediğim gerçek eşimi getirsinler… tavukların arasında büyümüş kartalları mazur görmeliyiz ve öylece sevmeliyiz, çırpınmalarını dikelme olarak değil, uçmaya ve bizlerin anlayabildiği dünyayı görmeye çalıştığı yükselme ve bizim seviyemizden bile ucu bucağı görünmeyen dünyaya bakabilme çabası gibi… zorlanıyoruz bu panik dünyasında… evet evet… emeğin içine edenler farkında olmayanlardır… bebek gibi… onları bile affetmiyor bu dünya… Neyse bence de mavi kuş…
Merhaba Onur Bey,
Hümanist yaklaşımınıza saygı duyuyorum. Bence de her canlıyı doğasında kendi güzel özellikleriyle değerlendirmeli. Farkında olmalı…
Katkılarınız için teşekkürler.
Bence çoğu zaman bir tavuk olmaya çalışıyoruz. Ben yeni kartal olmaya çalışanlardanım. Ama inanın çok zor. Çok uzun zaman kendinizi tavuk zannettiğiniz için nasıl kartal olacağınız konusunda bocalıyorsunuz ve korkuyorsunuz. Umarım başaracağım.
Bu güzel blog yazısı için teşekkürler
Öğretilerin dışına çıkmak ve mücadele etmek ya da farkında olmak gerçekten kolay değil. Ancak yapıldıkça da hayatımız daha anlamlı oluyor.
Güzel yorumunuz için ben teşekkür ederim.
Horozun işi bu… 🙂
🙂
Ben Bir Horoz Olduğumu Düşünüyorum ve Bu Ülkede Erken Öten Horozu Pek Sevmezler 🙂 işin Kötüsü Bu Ülkede Belli Bir Zaman Algısıda Yok Gündüz Öten Horozun Gece İşinden Dönen Birinin Gazabına Uğramasıda Kaçınılmaz 😀
🙂
Saygi hanim merhaba;
Ben daha farkli yonden olaya bakmak istiyorum.
Insan ve cevre etkileri ile ilgili Fabl/Hayvan dili ile Masal anlatma Lafontaineden bu yana kullanilan bir edebiyat turevi olmasina karsilik gunumuz is hayatinda durum bu sekilde yonlerdirmelerle sentezlenemiyecek kadar karmasik bir duzeye ulasmistir.
Zira artik Tavuk – Kartal iliskisinde Tavuk olmak icin bile kalite onem tasimakta egitimli ve donanimli tavuklar – kartala ustunluk saglayabilmektedirler (Master,Doktora,Dijital Arac gerec ve ozel bilgisayar programlari vb.).
Boylesine gelismis bir teknolojik surec icinde kisinin donanimli/donanimsiz tavukmu yada kartalmi oldugundan cok is hayatini yonlendiren dijital yazilim ve is yonetim sistemleri icinde onlari en dogru ve etkin kullanabilen bir birey olmasi gerekliligi ortaya cikiyor.
Zira artik insanoglu teknoloji sayesinde sanal ortamda istedigi canli turunde yada yapay aracla kitalar arasi ucabiliyor.
Lafi uztttim ama dikkatinizi gunumuz kosullarinda dijital devrimin geldigi noktaya cekmek istedim.
Bizlere dusuncelerimiz aktarma firsati verdiginiz icin tesekkur eder saygilar sunarim.
Merhaba Coşkun Bey,
Kesinlikle haklısınız. Yıllarca okumuş olmanız ve bir sürü eğitim almanız, kendinizi yetiştirmeniz vs yeri gelince maalesef bir enter tuşundan değerli olmuyor. Ancak bir tek olay ile değil de global düşünürsek;
çevreniz, arkadaşlıklarınız, iş hayatınız, aileniz için her zaman enter tuşu yeterli olmayacak, sizin yaptıklarınız işe yarayacaktır.
Katkılarınız için teşekkür ederim.
Ne zaman yıkıcı inanç ve düşüncelerden arınıp,yerine yeni yapıcı inanç ve düşüncelere yer açar ve hayallerimize inanırsak o zaman tavuk olmaktan çıkmış olacağız,bana gelirse ben bir zamanlar tavuk idim,:)
İşte bu: Bakış açısı…
Teşekkürler.
Kartal mı tavuk mu? Cevap verenler gerçek kartal ve tavuğu düşünmüşler sanırım. Hikayedeki kartal veya tavuk seçenekleri olduğunu hatırlatır tercihlerini gözden geçirmelerini tavsiye ederim … 🙂
Teşekkürler Tayfun Bey.
Merhabalar Saygı hanım,
Tavuk olursam başkalarının işine çok yararım. Bir de her gün yumurtladım mı sahibimin keyfine diyecek olmaz:) Peki, kartal olursam kimin işine yararım? Biri gelip beni sahiplenebilir mi? Tam tersi olur. Ben onların civcivlerini ve tavuklarını yiyebilme gücüne kavuşurum. Kartal gözlerimle çok çok uzaklardan izler, o an gelince şimşek gibi dalar kaparım. İşte aradaki fark bu. Huzur vermek adına başkalarına köle olacağıma ideallerim uğruna gerekirse ölürüm!
En güzeli de kimseye huzursuzluk vermeden kendi hayatımı yaşamayı tercih edebilirim. Sonuçta kartal benim. Kendi kararlarımı kendim veririm. Ama tavuk olursam bunu yapamam.
Özetle; Tavuk kölelik, Kartal hürriyet demektir.
Saygılarımla…
Merhaba Yalçın Bey,
Bu hikayeden yola çıkarsak evet haklısınız. Tam da vurgulanmak istenilen konulardan biri bu.
Katkılarınız için teşekkür ederim.
Çevre faktörünün kişilik erazyonu üzerine etkilerine birebir örnek verilebilir.Sosyo ekonomik yapı ve bunun bir üst yapı kurumu olan kültür etileşimi günümüz toplumlarında bir çok kültürel değerleri dünya kültür mirasından koparıp almakta. Hatta biz insanoğlu vahşi sömürü düzenimizi kişisel hırs ve menfaatlerimiz uğruna işlesin diye savaş çıkartır, insanlık tarihini ve dünya kültür mirasını yok ederken, kendi ellerimizle sonumuzu hazırladığımızı bile bile dünyayı çekilmez, gri ve anlamsızlaştırıyoruz.
Nasıl ki doğa kurdu,kuşu, börtü-böceğiyle çok renklilik,çok seslilik armonisiyle zengin bir müziği oluşturuyorsa, bu zorba dünyada insanoğlu empati,demokrası standardı ve tüm farklılıklarımızla bir arada olmayı benimserse kartalın tavuk, kanaryanın ördek olmasına gerek kalmadan armoni kendi seyrinde devam eder.Hepimizde bol hoşgörü,empati ve demokrasi kültürü oluşması dileğiyle.
Merhaba Hatip Bey,
Bu ve benzer hikayeler bizi düşündürmeye yönlendirir ve farklı bakış açıları sunar. Sizin sözlerinize de yürekten katılıyorum. Kimin ne kadar güçlü olduğu önemli değil aslında. Doğada (hayvanlarda ve insanlarda) en güçsüz canlının bile bir görevi ve bir faydası var. Herkesin ve her canlının da döngü gereği birbirine ihtiyacı var. Hoşgörü, varoluşa ve başkalarının haklarına saygı duymak ve yapıcı davranmak gerçekten çok önemli.
Katkılarınız için teşekkür ederim.