Yöneticiler bazen çalışanlarının duyarsızlığından yakınırlar. Yapılan işlerle ilgili, bir sürü eksik çıksa tek yükü kendilerinin çektiğini, çalışanların sessiz kaldığını ve kimsenin umursamadığını düşünürler. Aslında negatif enerji bulunduğu ortamda çok kolay yayılıyor. Yani bir olumsuzluğa duyarsız kalınması, düşünüldüğü gibi pek de kolay olmuyor. Peki çalışanlar, yöneticileri gerilmişken, sıkıntılıyken neden sessiz kalıyorlar?
Elbette yetki kısıtlaması birinci neden. Söyleyecekleri sözün nereye gideceğini, o an neyin doğru olduğunu bilemiyorlar. Bir de göz ardı edilmemesi gerek şey “her duyumun oluşacağı eşik düzeyi.”
Duyum, bir duyu alıcının uyarılmasıyla oluşan nöral bir işlemdir. Dış dünyadan veya bedenin içinden gelen fiziksel bir enerji duyu organlarının birindeki alıcı hücreyi uyarır. Örneğin işitmek için ses dalgası, görmek için ışık gibi. Alıcı hücrenin tepki verebilmesi için, gelen enerjinin yeterince güçlü olması gerekir. Her duyumun oluşabilmesi için bir eşik düzeyi gerekir ve herkesin eşik düzeyi farklıdır.
İşte bu yüzden yöneticisinin endişe ettiği bir duruma, çalışanı aynı oranda endişelenmiyor. Onun bu durumu nasıl duyumsadığı önemli oluyo. Hele bir de bu gerginlik süreklilik arz ediyorsa… Sürekli bağıran, çağıran, gergin bir yönetici başlangıçta ciddi bir stres kaynağı olsa da, belirli zaman sonra çalışanlar tarafından endişe verici bulunmuyor. Sebebi de tüm duyularımızın ortama uyum sağlayabilme yetileri. Örneğin aynı odada çalışanları düşünün. Bir masada hararetli bir konu konuşulurken, diğer masada yüksek sesle bir telefon konuşması yapılıyor. Diğer masada bu ortam gerginliğine ve uyarıcılarına rağmen kahkaha atan bir çalışan ve bir sonraki masada ise sanki hiç ses yokmuş gibi davranan bir çalışan görülebiliyor.
Hal böyleyken içinde bulunduğu stresi tek başına çekmek istemeyen yönetici, fark edilebilir bir uyarıcıyla fark yaratıyor. Yani daha yüksek sesle bağırıyor, haykırıyor, stresinin düzeyini iyice artırıyor. “İlla böyle yapınca mı dikkate alacaksınız” diye de kendince söyleniyor. Aslında yine dikkate alınmıyor, sadece fark edilebilirliğin şiddetini artırıyor ve çalışanların şiddetli uyarıcıya tepki vermelerini sağlıyor. Tabi hiç bir iş bu yolla çözülmüyor. Sadece sonucu olmayan, kuru ve gereksiz gerginlikler yaşanıyor. Çünkü, yapılan sadece şidddetli bir uyarıcıya verilen anlık tepki olarak kalıyor, benzer hatalar daha sonra yine tekrarlanıyor…
Halbuki duyumsama hakkında bir şeyler bilen bir yönetici, çalışanların dikkatini nasıl çekeceğini bilerek “olması gerektiği” gibi davranabiliyor ve çalışanların doğru algılamasını sağlayabiliyor. Herkesin eşik düzeyinin farklı olduğunu düşünüp, çeşitli yöntemlerle konuya dikkat çekebiliyor. Ekip arkadaşlarının oyuna katılmasını uzaktan beklemek, telkinlerde bulunmak yerine; uygun yöntemlerle dahil olmalarını, sorumluluğun kendiliğinden paylaşılmasını sağlayabiliyor…
Kısaca; gerginlikle, komuta etme yöntemiyle çözümlenmeyen sorunların, yöntem değişikliğiyle çözülebildiğini, doğru planlama ve strateji ile rahatlıkla yapılabileceğini lütfen unutmayınız. Ve en önemlisi; çalışanlarınıza fark edilebilir farkı profesyonelliğinizle yaratınız…
Saygı Günenç
Aralık/2014