Ve nihayet yemek vakti… Zamanlamayı iyi ayarlamalıydı Ayla, her an hasta gelebilirdi. Koridoru çok hızlı giderse küçük bir soru istilasından sonra, yemekhaneye varabilirdi. Soluklanmalıydı, bir günde bu kadarı fazlaydı…Hızlıca odadan çıktı, tam o sırada iri yapılı bir hasta yakınıyla burun buruna geldi ve sesiyle irkildi:
-Hemşire hanım, neden hala hastama serum takılmadı? Bu nasıl bir doktor? Başka bir doktor taksın, hastamın seruma ihtiyacı var belli. Beni çileden çıkarmayın!
-Tamam doktorla konuşayım beyefendi, diyerek geçiştirdi Ayla. Hastanın seruma ihtiyacı olmadığını doktorun da bu yüzden vermediğini nasıl açıklayabilirdi ki şimdi bu adama?
Ve bir ses daha:
-Evladım bu doktor niye hala gelmedi? Hastamın canı acıyor. Burası nasıl hastane? Nerede doktor nerede? Sizin paranızı ben veriyorum, bu nasıl hizmet?
Hiç cevap veremedi Ayla, ne diyebilirdi ki; doktor şu an ölüm eşiğinde bir hastayı kurtarmaya çalışıyor öncelik onun yaşam mücadelesine destek mi demeliydi?
Ve diğer sorular, diğer sesler… Nasıl bitecekti bu koridor?
-Hemşire hanım ben iyi değilim acaba doktor nerede?
-Bakar mısınız tuvalet nerede?
-Hanım kızım peçete var mı?
-Hanımefendi bakar mısınız sanki tansiyonum düştü…
Nihayet koridor bitti ve yemekhaneye ulaştı Ayla. Aklında bir sürü karmaşık sorular hızlıca atıştırdı yemeğini. Bir de lavaboya gitti mi zaten on dakika geçecekti.
Dönüşte tansiyon ölçmeye girdi hasta odasına. Hastanın tansiyonunu ölçecekti ama kesin refakatçısının tansiyonu daha yüksekti ve kesin kendi tansiyonunu da ölçmesini isteyecekti.
Ne kadar çok alışmıştı Ayla bunlara… Tıpkı tuvaleti geldiğinde uzun saatler tutmaya alıştığı gibi…
Ve bir ses daha duydu “hemşire haberin yok ölüyorum”
Asıl kimsenin haberi yok ben ölüyorum dedi içinden…
Kalabalık bir gruptan sesler yükseliyordu. Koridora yöneldi Ayla. Gözlerini açarak olanlara baktı. Doktorun yakasına yapışmış “hastamı kurtaramazsan alırım canını” diye bağırıyordu hasta yakını. Güvenlik yatıştırmaya çalışıyordu ama nafile doktor zorla uzaklaştı oradan.
Nasıl da alışmıştı bu kargaşaya… Kaç kere tehdit edilmişti kim bilir. Keşke her tehditte hastanın hayatını kurtarabilseydi vız gelirdi o zaman, kötü kişi olabilirdi. Hiç kimsenin bilmediği ya da göz ardı ettiği gerçeği düşündü bir an.O da bir insandı etten kemikten ve duyguları vardı. Kopan bir kulağın dikiminde bulunmak ne kadar büyük sorumluluktu, ne zordu… Akşama kadar dayanıp sabredip soğukkanlı davranmaya çalışıyordu birbirinden kötü acıların karşısında. Kimse mesleğinden önce insan olduğunu fark etmiyordu.
Geri döndüğünde uyuşturucu ve içki aldığı için yarı komada olan bir hastanın inleyişine tanık oldu Ayla.
-Abla gel sana bir anlatayım, beni yalnız bırakma, bir dinle diye haykırıyordu genç delikanlı…
Ve birden bir üzücü haber kasvetiyle sarıldı bütün koridor. Hasta ex oldu…
Gözleri doldu Ayla’nın. Az önce getirilen gencecik çocuk değil miydi O. Hani bir bayana laf attı diye biriyle kavga eden… Kalbi aldığı bıçak darbesine dayanamayan… Yine daldı Ayla karanlığa… Yanına yanaşan teyze:
Evladım pek de masumsun sen. Kaç yaşındasın? Benim torunum öğretmen. Tam da senin gibi birini arıyoruz. Kısmetse…
Hasta ex oldu, biri uyuşturucu komasında diğerinin tansiyonu tavanda ve ben lavaboya bile gidecek vakti bulamıyorum…Kısmetse teyzecim kısmetse…
Saygı Günenç Eylül/2013
Günümüzde, adında insan geçen tanımlamalar insanlıktan uzak, türünün zaafiyetlerini çıkarları doğrultusunda kullanan yapılar haline dönüştü ne yazıkki! İNSAN KAYNAKLARI tanımı da; varoluşunu maddesel kazanç hedefleyen bir oluşumun rekabet odaklı anlayışında insanları seçen, kullanan, yönlendiren, eleyen, yok sayan, öteleyen, ötekileştiren bir yapıyı anlatıyor. Saygı Günenç; siz bu konudaki profesyonelliğinizin yanısıra, işinizin püf noktalarını paylaşarak kişisel zenginliğinizi de sunuyorsunuz. Nice İK yetkilisinin kraldan çok kralcı anlayışıyla elde edilen yapay başarıları bir yana, sizin gibi içindeki insanı yaşatan, doğru çalışma stratejileri, verimlilik ve pozitif sonuca odaklı bir anlayışı sergileyen bir yönetici, gerçek başarıyı garantiler. Paylaşımlarınızla, insana duyarlı bir kaynak departmanı yöneticisi nasıl olur, onu da öğretmiş oluyorsunuz. Sinerjiniz hiç eksilmesin. Hep böyle güzel kalın. Sonuna kadar takipçinizim.
Bu güzel sözler için çok teşekkür ederim Sevgili Duygu.
Doğru İK’cı işime ve hayata saygı duymalı ve sevmeli diye düşünüyorum.
Sürekli gelişime ve eğitime inanan biri olarak da elimden geldiğince işimde profesyonelliğimi koruyorum. Ve hayatı seviyorum, insanlara saygı duyuyorum. Ne mutlu bana ki böyle sözler duyabiliyorum…
Böyle düşünen ve davranan sizin gibi insanları görüyorum bu platformda. Bir çok meslektaşım ve değerli iş hayatı önderleri profesyonelliklerini yorumlarıyla ve katılımlarıyla yansıtıyorlar. Kısaca hepimiz birbirimize güç veriyoruz Sevgili Duygu.
Aynı şekilde sizinde insanlığınızla, profesyonelliğinizle tanışmış olmaktan mutluyum.
Güzel yüreğinizden dökülen sözler için tekrar teşekkür ederim.