Mevlânâ’ya bir öğrencisi geldi, sordu: “Siz, insanın önünde dört kapı vardır, diyorsunuz, bunu biraz açabilir misiniz?”
Mevlânâ öğrencisine biraz ilerdeki medreseyi gösterdi:
“Orada gençler ders çalışıyorlar. Şimdi oraya git, aralarından dört öğrenci seç ve onların enselerine birer tokat vur…”
Öğrencisi bu isteğe bir anlam veremedi, ama gidip söyleneni yaptı. Biraz sonra Mevlânâ’nın yanına döndü. Mevlânâ “Haydi anlat” dedi.
Öğrenci anlatmaya başladı:
“Söylediğiniz gibi yaptım. İçeri girdim, öğrenciler önlerindeki kitapları sessizce okuyor, derslerini çalışıyorlardı.
En yakındaki öğrenciye tokat attım. Hemen doğruldu ve bana bir yumruk vurdu.
Yerden kalkıp ikinci öğrenciye tokadı patlattım. O da yumruğunu sıkıp ayağa fırladı ama vurmadı; döndü, tekrar oturdu ve önündeki kitabı okumaya devam etti.
Üçüncüye tokadı vurdum, başını kaldırdı, bana bir an baktı, sonra tekrar kitabına döndü.
Dördüncü öğrenciye de vurdum, o hiç kımıldamadı, başını çevirip bakmadı bile, kitabını okumaya devam etti…”
Mevlânâ “İşte” dedi, “İnsanın önündeki dört kapıyı görmüş oldun…”
Öğrenci anlamamıştı, Mevlânâ anlattı:
“Birincisi en basit ve ilkel kapıdır, kısasa kısas kapısıdır. Bu kapıdan çıkan insan ilk hali nasılsa öyle kalmaya devam eder.
İkinci genç yumruğunu sıktı, ama vurmadı. Tam vuracakken birinci kapının yanlış olduğunu düşündü, ikinci kapıdan çıktı.
Üçüncüsü henüz kötülüğün ne olduğunu tam bilmiyor, öğrenme aşamasında, onun çıktığı kapı gerçekleri öğrenmeye yakın bir kapı.
Dördüncüsü ise kötülüğün ne olduğunu biliyor; insanları biliyor, iyiliği biliyor, en ilerdeki kapıdan çıktığı için sana dönüp bakmadı bile…
İşte insanın çıkabileceği dört kapı budur. En ileri kapıya ulaşması için de insanın kendisini eğitmesi gerekir…”
BU BÖLÜM KİŞİLİĞİMİ KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR ADLI KİTABIN 3. BASKISINDA YER ALAN BÖLÜMDEN BİR ALINTIDIR.
Harika bir paylaşım. Her kapıdan geçerek bir gün dördüncü kapıya erişeceğiz inşallah.
Çok güzel bir yazı. Mevlana hazretleri insanlığı dolu dolu hakkıyla yaşamış ve dünya insanlığına büyük dersler vermiştir. Ben bir işim için Konyaya gitmiş ve mevlana türbesini de ziyaret emek istemiştim. saat 16.30 civarıydı, kapı görevlisi bilet vermek istememişti. Benden başka 3 turuist ve bir tercuman da girmek istiyordu ve zamanları sınırlıydı. Ne söylediysem görevliyi ikna edememiştim. Birden aklıma Mevlananın ünlü sözü gelmişti. Görevliye ‘kardeşim burası Mevlananın evi değilmi, Mevlana kim olursanız olun gelin diyor; sen bırakmıyorsun’ dedim. Adamcağız bir an şaşırdı ve sonra bilet kesmeden bizi içeri bıraktı. Turistler içeride bana ‘sen ne dedin ki görevli bizi bıraktı, üstelik bilet de kesmedi’ diye sordular. Ben de içeri girmemizi Mevlananın bir sözünü hatırlattığım için bıraktığını söyleyince çok şaşırmışlardı. Mevlana sadece okunmaz; yaşanır ve yaşatılır !!!.