Bu kişilerin idol olarak değerlendirilmesi rastlantı değil. Birçok alanda ilki başardılar. Zuckerberg, dünyada en çok kullanıcıya ulaşan sosyal ağı kurdu, Bill Gates dünyanın en çok satan yazılımlarından birini buldu, Larry Page Google’ı ve PageRank algoritmasını icat etti, Sina Afra ise Türkiye’nin ilk özel alışveriş kulübünü hayata geçirdi.

Online dünyanın Graham Bell’i, Edison’u ya da Hezarfen Ahmet Çelebi‘si oldular.

Fakat bu kişiler arasında bir isim var ki ölümünden sonra bile öğretileriyle hala konuşuluyor.

Çalışanlarının hem sevdiği hem de korktuğu patron ”Steve Jobs”.

Steve Jobs bu dünyadan göçerken, evrene teknolojik olduğu kadar iş hayatıyla ilgili kültürel bir miras da bıraktı. 1976′da bir garajda başlayan Apple macerası, 2013 yılında halen büyüyerek devam ediyor.

Peki Steve Jobs’u farklı kılan ve onun hafızalardan çıkmayacak bir kişi haline getiren özellikleri neydi? Pankreas kanserine yakalanmasına rağmen ölümünden 5 hafta öncesine kadar işlerine devam eden Apple mucidi, neden gerçek bir lider? Arkasına bıraktıklarına hangi hayat derslerini verdi?

Apple’ın piyasaya sunduğu tüm ürünler sadelikten feyz alıyordu. Steve Jobs, yalınlığın aslında gerçek estetik olduğunu biliyordu. Sade fakat işlevli teknolojik cihazlar kendinden sonra gelenlere örnek oldu.

Apple 1 ve 2, Silikon Vadisi şehirlerinden birinde, San Mateo şehrinde bulunan bir evin garajında bulundu. O zamanlar elektronik meraklılarını bir araya getiren bu garaj, Steve Jobs’un en büyük ilham kaynaklarından biridir.

Eğer o büyük düşünmeseydi, işini bir ofisin ötesine götüremeyecekti. Apple 2013 Mayıs itibariyle Fortune 500 şirketlerinin arasında 6. sırada bulunuyor.

Apple eğer Nokia’yı takip ederek klasik kasalı telefonlar yapmaya devam etseydi, en iyinin bulunduğu bir piyasada taklitçilikten öteye gidemezdi. Fakat Steve Jobs, dokunmatik ve IOS mucizesiyle, Nokia’nın pazarını elinden almakla kalmadı, aynı zamanda Nokia’yı sınırlarını kendisinin çizdiği bir oyuna  dahil etti.

Kendi ürettiği bilgisayarlar hiçbir zaman Microsoft’un işletim sisteminin emrine girmedi. Onlar için işletim sistemi geliştirdi ve  neredeyse istediği fiyattan sattı. Bilgisayar pazarındaki en büyük rakibi Dell‘den çok daha pahalı bilgisayarları olmasına rağmen, Apple alıcısının fiyat esnekliği çok düşüktü.

Başkalarının yaptıklarını taklit etmektense taklit edilen olmayı tercih etti…

Hayatımız boyunca kazandıklarımızı öldüğümüzde yanımızda götüremeyeceğiz… Steve Jobs’un en büyük tutkusu başarılı olmaktı. Başarmak için yılmadan çalıştı. 1985 yılında kendi kurmuş olduğu şirketten kovulmasına rağmen ikinci dönüşünde daha büyük işlerin altından kalktı. IMac gibi tasarım ve işlev harikası bir ürünü geliştirerek Apple’ı atağa kaldırdı.

Sevdiğin iş mi yoksa ”iyi kazandığın” iş mi? Bu soru hepimizin kafasını karıştırır. Fakat ihmal ettiğimiz şey, ikisinin hiçbir zaman tezatlık teşkil etmediğidir. Dünyada ilkleri başarmış insanların çoğu sevdikleri işi yaptılar. Onların en büyük derdi hiçbir zaman çok para kazanmak olmadı. Çünkü sevdikleri işi, ama gerçekten sevdikleri işi yaptıklarında er ya da geç mutlu olacaklarını ve para kazanacaklarını biliyorlardı. Steve Jobs bu tezin belki de en büyük örneği. Apple’ın icat edilme macerası birkaç mühendis kafadarın ”Ev Yapımı Bilgisayar Kulübünü” kurmasıyla başlamıştı…

Steve Jobs, kuralları yıkmayı ve alışılmışa baş kaldırmayı  sıradan olmaya tercih etti.  Onun için kurallara uyan olmaktansa, kuralları koyan olmak daha önemliydi.   Eğer sürüye uymayı tercih etseydi Macintosh, Ipod, Ipad ve Iphone hiçbir zaman hayatımıza girmeyecekti.

SosyalMedyacci’nin Notu: Suriye’li bir babanın oğlu olan Steve Jobs, dünyanın kaderini değiştiren icatlarıyla, çalışkanlığıyla ve inatçı kişiliğiyle her zaman hatırlanacak.

Elinizde hala fırsat varken siz de birşeyleri değiştirebilirsiniz, daha iyi bir gelecek yaratabilirsiniz. Hepimizin bu dünya için yapabileceği birşeyler olmalı…