Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza ve bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve nergise vermiş olan Narsis; klasik Yunan mitolojisinde bir kahramandır…
Hikayeye göre; Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis, gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir. Ölümünden sonra Styx nehrinin sularına katılır…
Bu hikayeye göre; Narsis’in suda kendisini görmesi ve kendisine âşık olması, önceden dışarıda aradığı en büyük sırrın, hakimiyet asasının, bilgelik anahtarının kendi içinde olduğunu fark etmesini, içindeki güzelliği keşfetmesini simgeler.
Herkesin kendini sevme beğenme, beğenilme, benzersizlik duygusu yaşamaya ihtiyacı vardır. Fakat narsistlerde bu duygu biraz daha fazla… İş dünyasında narsist yöneticilerin olması iyi midir, kötü müdür sürekli tartışılır. Olumlu açıdan bakarsak çalışanlara kendisini benimsetebilmiş bir lider güven verecek ve mutlu hissetmelerini sağlayabilecektir. Tabi başkalarının düşüncelerine aldırış etmeyen varsa yoksa “ben” diyen, her türlü başarıyı kendine, başarısızlığı ise başkalarına yükleyen biriyse eğer durum değişir.
Aynı zamanda psikolog olan Prof. Dr. Acar Baltaş, iş dünyasında yönetim kademelerindeki basamaklarda yukarıya çıkıldıkça narsistlik davranışların daha sık görüldüğünü söylüyor ve narsist yöneticileri nasıl tanıyacağımızı şöyle anlatıyor:
-Dinlemezler.
-Empati nedir bilmezler.
-Başarı ve güç için önüne geçilmez istek duyarlar.
-Eleştirilmekten nefret ederler.
-Yardım almazlar.
-İnsanlara değer vermezler.
Kısaca dünya çevrelerinde döner…
Eğer yönetici yeterli yetkinliğe sahip değilse, narsizmi, işletmeye zarar verecek ölçüde olabilir. Her ne kadar Churchill, j.Welch, G.Soros gibi üretken narsistler de olsa bile narsist liderler kurumun imkanlarını kendi egolarını büyütmek ve güçlerini geliştirerek kendilerine hizmet etmek için kullandıklarından kalıcı, verimliliğe dönük ve olumlu bir kurum kültürü yaratamazlar. Bu nedenle J.Collins’in düzenli ve kalıcı başarı sağlamış şirketlerin iş liderlerinin alçak gönüllü kişiler olduğunu saptaması önemli ve ders çıkartılması gereken bir sonuçtur.
Peki narsist bir yöneticimiz olursa ne mi yapmalıyız?
Ciddi bir gözlemle kişiyi tanıyabilir, iletişim kanalını yakalayabilirsiniz. Aynı zamanda hiçbir konuşmayı kişisel almayın. Çünkü amaçları siz değil sadece kendilerini gerçekleştirmekdir. Sizi görüşünüzü sormazsa, fikrinizi dikkate almazsa alınmayın. Profesyonel bir biçimde uzlaşın iletişim kurun ve ispat yarışına girmeyin. Doğru bildiklerinizi saldırı şeklinde söylemek yerine hipnotik dil kalıplarını kullanarak söyleyin, mesajlarınızı iletin. Özgüveninizi koruyun ve ona meydan okumayın çünkü suda ki görüntüsünü bulandırırsanız, kendisini göremeyecektir…
Saygılarımla.
Saygı Günenç
Haziran/2013
"paylaşmak ayrıcalıktır"
İş hayatım boyunca kendini beğenen, dediğim dedik, çalışanlara saygı duymayan ve dolayısıyla kendisinden korkulan yöneticilerin özellikle eğitim seviyesi düştükçe çok benimsendiğine, iki yüzlüce olsa bile saygı gördüğüne tanık oldum.. Bu nasıl bir trajedidir ki, kendilerine arkadaşça yaklaşan, empati kuran yöneticinin arkasından “bu adamdan/kadından müdür mü olur, kim saygı duyar ki buna!” söylemlerine çok tanık oldum..
Saygı=korku algısının çok normal olması çoğu zaman beni dehşete düşürdü. Kaldı ki politika dünyasında da bunun örneklerine sıkça tanık oluyoruz. Bütün bu deneyimlerden sonra ise eğitim seviyesi düştükçe çalışanlar arasında yöneticinin narsist olmayanı maalesef kabul görmüyor sonucuna vardım.. İş hayatından soğumamdaki en büyük nedenlerden biri de budur..
Paylaşımınız için teşekkür ederim, çok önemli bir konuya parmak basmışsınız..
İnsanlar başaklara benzerler.İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler…
Montaigne’in bu sözü birçok şeyi anlatıyor. Ve eğer içleri boşsa maskelemek için de korku, konuma etme, baskılama yöntemlerini uygularlar. Ta ki bir yerde biri dur diyene ya da tepki verene kadar. Narsistlik bir tarafa, cehalet sanırım en kötüsü… Malesef iş hayatında böyle örneklerimiz çok.
Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim.
en çok mobbing yersiniz..!
ben de beklerim.bahceperim.blogspot.com
Teşekkürler sevgili bahçe perim…
Mobbingin bir çalışanda yaratacağı sıkıntı, hasar son derece önemli. Malesef ki narsist olmayan yöneticiler bile mobbing yapabiliyor. Bu konuyu da uzun uzun tartışma fırsatı bulacağız ilerde.
Lütfen bahçenizde yer açın memnuniyetle konuğunuz olacağım…